Korona’ya Cevabımız: Dayanışma!

Neticeleri çeşitli olan Korona virüsünün, özellikle insan sağlığı üzerindeki etkisi kesin olsa da biz burada bazı bariz sorunları net bir şekilde ortaya koymak istiyoruz.

Ana Sayfa Korona’ya Cevabımız: Dayanışma!

Korona gösteriyor ki; bireyler üzerinde etkili olmasına rağmen toplum geneli üzerinde neticeler doğuruyor. Bu nedenledir ki her bir bireyin sosyal boyutu olan kötü durumlara karşı, birlikte mücadelesi gerekir.

Neoliberalizm ve çıkar odaklı düşünme biçimi sağlık hizmetini kısıtlayarak parçalara ayırmaktadır. Kırsal kesimlerdeki muayenelerin ve hastanelerin kapatılması sağlık hizmetini erişilemez hale getirmektedir. Buna ilaveten, sağlık hizmeti sistemi, sigortaları kamu ve özel olarak ayırmakla kalmıyor aynı zamanda bu hizmetleri üyelik aidatlarına da doğrudan bağlıyor.

İhtiyacı olan herkesin eşit bir şekilde sağlık hizmetlerine erişimini talep ediyoruz. Hastanelerdeki sağlık hizmetleri durdurulmasın! Sağlık hizmetlerinde esaslı işlevi olan hasta bakımını yürüten uzmanların ücretleri iyileştirilsin! Sağlık sektöründe çalışanların sayısı azaltılmasın! Korona gösteriyor ki, yetersiz sağlık müdahalelerinin topluma bir etkisi olamıyor ve Korona insanlar arasında ayrım gözetmiyor – biz de gözetmiyoruz.

İşsiz, serbest çalışan, geçici süreli çalışan veya daha güvencesiz koşullarda çalışan işçiler şimdi farklı bir zorlukla karşı karşıyalar. Kimi işçilerin hayatlarını idame ettirebilmek için bu koşullarda dahi çalışmaya devam etmesi gerekmekte ve olur da uzun bir süreyi hasta bir şekilde geçirirlerse iş sözleşmelerinin sona erdirilmesi tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.

Diğer taraftan, her geçen gün sayısı artan işçinin –neredeyse açık bir şekilde- iş sözleşmesi sona erdirilmektedir. Sıklıkla başvurulan basmakalıp görüşün aksine, işsiz kalan kişiler hali hazırdaki yetersiz yardım sisteminin boşluklarına düşerler. İşte bu noktada, geleceği her açıdan yıkıma uğratan büyük şirketleri ve banka kredilerini desteklemek yerine, herkes için devamlı ve koşulsuz temel bir gelir talep ediyoruz. Böylesi zamanlarda ihtiyacımız olan dayanışan adil bir toplum, sağlığımız ve maliyetlerimiz üzerinden çıkar sağlayan sistem değil.

Şehirlerdeki yüksek kira bedelleri pek çok kişi için hali hazırda güçlükle yönetilebilmektedir. Özellikle böyle kriz zamanlarında evsiz bireyler daha savunmasız hale gelmektedir. Karantina önlemleri uygulandığında, iyileşme veya kendilerini koruma imkanları ise onlar için söz konusu değildir. Konut kaybı ise genelde sağlık sigortasını ya da temel gelirin kaybını da beraberinde getirir. Şimdilik kiralarımızı ödemeye devam edebiliyor olsak bile para kazanmadan nasıl bunu sürdürebiliriz? Garip bir şekilde artan kiralar, bireylerin ve şirketlerin iflası anlamına gelir.

Gün içinde de açık olacak acil sığınma evlerinin açılmasını (ve gerekli finansal fonların sağlanmasını) ve buna ilaveten günlük konaklamaya elverişli kurumların kurulmasını talep ediyoruz. Kira ödemelerinin askıya alınmasını ve zorla tahliyelerin derhal durulmasını talep ediyoruz. Boş yaşam alanları ise ihtiyacı olan kişiler tarafından kullanıma açılmalıdır.

Mültecileri, ortak barınma evlerinde tutmak ya da onları Avrupa sınırları dışındaki kamplara hapsetmek insanlık dışı ve sorunsuzcadır. Yunanistan’da veya Türkiye’de yüzlerce mülteci, çadırlarda kalmaya zorlanıp insan haklarından yoksun bırakılırken, bizim burada birbirimiz arasında 1,5 metre mesafe bulundurmamızın tavsiye edilmesi ise son derecede absürt. Avrupa Birliği’nin tecrit politikaları Korona’dan önce de ölümcüldü, fakat şimdi çok daha da ölümcül.

Mültecilerin derhal serbest bırakılmasını, onlara yerinden yönetimli konaklama imkanlarının yaratılmasını ve Avrupa Birliği sınırlarının açılmasını talep ediyoruz! Korona milliyet tanımıyor, biz de tanımıyoruz!

Karantina zamanlarında kadınlar sadece ev işlerinin çok büyük kısmını gerçekleştirmiyorlar, aynı zamanda bu işlerin yükü onların omuzlarına da biniyor. Buna ilaveten, akrabalara ve çocuklara bakmak zorunda kalıyorlar, buna çocukların okul ödevlerine yardım da dahil. İstisnai hallerde, özellikle toplumun büyük çoğunluğunun dört duvar arasında sınırlandırıldığı durumlarda, aile içi şiddetin arttığı kanıtlanmıştır. Birlikte hareket ederek kadınları ve çocukları dikkate alıp ev ve bakım işlerini eşit paylaşma zamanı.

Dört duvar arasına çekilmenin ölümcül olmaması için mücadele etmek zorundayız. Kadın sığınma evlerinin çoğaltılması ve devlet desteği garantilenmeli!

Korona virüsünün arkasında gizli güçlerin olduğunu ileri süren komplo teorilerini reddediyoruz. Bu teoriler, ayrıntılarıyla bahsetmeye bile değmez fakat şu yaygınca bilinmektedir ki, bu teorilerin çoğu antisemitik veya ırkçı argümanlara dayanır.

Ayrıca, Korona krizini kullanarak farklı grupları birbirine düşüren ve ulusal tecrit politikalarının arttırılması için uğraşan sağcı kışkırtıcıların da karşısındayız. Korona ulusal sınır nedir bilmez, biz de bilmiyoruz!

Bir ikilemle karşı karşıyayız. Yardımlaşma ve dayanışma içinde bir arada olmayı diliyoruz. Pek çok temel görevin bizim tarafımızdan gerçekleştiriliyor oluşu devletin geçen yıllarda nasıl başarısız olduğunu ve insanların ihtiyaçlarını görmezden geldiğini gösteriyor. Bu, Korona virüsünün yeni ortaya çıkan bir gündem oluşundan ziyade küresel çaptaki sorumlulukların ciddi şekilde küçümsendiği anlamına geliyor. Yaşlı komşular için market alışverişi yapmakla sınırlı değil, aynı zamanda sağlık sisteminin işlevsiz bir şekilde kısıtlanmasının da önünü açar. Bu durum sadece dükkanların kapatılmasıyla da ilgili değil, aynı zamanda güvencesiz istihdamı teşvik eden devletimizle de ilgilidir.

Şimdi, her zaman olduğu gibi dayanışma içinde birbirimize yardım ediyoruz. Bu, mevcut krizin insan kaynaklı olduğu gerçeğini unuttuğumuz anlamına gelmiyor. Bu sebeple sorunun Korona virüsü olmadığını, sistemimiz olduğunu biliyoruz.

Dayanışmamız ırkçılık karşıtıdır ve devlet sınırlarını aşar. Dayanışmamızı bölemeyecekler: Korona her yerde – ve biz de!